İhtara rağmen mal b...
 

İhtara rağmen mal bildiriminde bulunulmaması hâlinde cezai müeyyide öngörülmediğinden görevi kötüye kullanma suçu oluşmaz

1 Yazılar
1 Üyeler
0 Likes
169 Görüntüleme
hukuksalyardim
(@hukuksalyardim)
Illustrious Member Admin
Katılım: 4 yıl önce
Gönderiler: 2279
Konu başlatıcı  

T.C.

DANIŞTAY

1. DAİRE

Esas No: 2021/184

Karar No: 2021/135

DAVA:

Şüpheli : A. Ö. - .... Üniversitesi ...... Öğretim Üyesi

Suçu : 2020 yılına ilişkin mal bildiriminde bulunması gerektiğine ilişkin yapılan tebligata rağmen mal bildiriminde bulunmamak suretiyle görevi kötüye kullanmak.

Suç Tarihi : 2020 Yılı.

İncelenen Karar : ...... Üniversitesince oluşturulan Kurulun 25.11.2020 tarih ve 1 Sayılı lüzum-u muhakeme kararı.

Karara İtiraz Eden : Hakkında lüzum-u muhakeme kararı verilen A. Ö. .

İnceleme Nedeni : İtiraz üzerine.

........ Üniversitesi Rektörlüğünün 20.1.2020 tarih ve 2139 Sayılı yazısı ekinde gönderilen soruşturma dosyası ile yukarıda belirtilen Kurul kararı ve bu karara yapılan itiraz, Tetkik Hakimi Nurgül Güner'in açıklamaları dinlenildikten sonra, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 53. maddesi uyarınca incelendi;

Gereği Görüşülüp Düşünüldü :

KARAR : Dosyanın incelenmesinden, şüphelinin süresi içerisinde 2020 yılına ilişkin mal bildiriminde bulunmaması üzerine 19.6.2020 tarihinde yazılı ihtarda bulunulduğu, ihtara rağmen şüphelinin bir ay içerisinde mal beyanında bulunmadığı iddiasıyla Rektörlük tarafından başlatılan soruşturma sonucunda şüphelinin lüzum-u muhakemesine karar verilmiş ise de, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun mal bildiriminde bulunacakların sayıldığı 2. maddesinin ( d ) bendinde, katma bütçeli dairelerin aylık, ücret ve ödenek almak suretiyle kamu hizmeti gören memurlarının mal bildiriminde bulunmak zorunda oldukları, aynı Kanunun 7. maddesinde, bu Kanun kapsamındaki görevlere devam edenlerin, sonu ( 0 ) ve ( 5 ) ile biten yılların en geç şubat ayı sonuna kadar bildirimlerini yenileyecekleri, anılan Kanunun "Cezai Hükümler" başlıklı üçüncü bölümünün 10. maddesinde, 6. maddede belirtilen sürelerde mal bildiriminde bulunmayana ihtarda bulunulacağı, ihtarın tebliğinden itibaren otuz gün içinde mazeretsiz olarak bildirimde bulunmayana üç aya kadar hapis cezası verileceği, 11. maddesinde gerçeğe aykırı açıklama, 12. maddesinde gerçeğe aykırı bildirimde bulunma, 13. maddesinde ise haksız mal edinme, mal kaçırma veya gizleme fiillerine uygulanacak cezaların belirtildiği, aynı Kanunun 17. maddesinde ise, bu Kanunda ve 18.6.1999 tarihli ve 4389 Sayılı Bankalar Kanununda yazılı suçlarla, irtikap, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmi ihale ve alım ve satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarından veya bu suçlara iştirak etmekten sanık olanlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmayacağının hükme bağlandığı, ancak anılan Kanunun 7. maddesi uyarınca sonu ( 0 ) ve ( 5 ) ile biten yıllarda mal bildirimlerini yenileyecekleri belirtilenlerin bildirimde bulunmamaları halinde 3628 Sayılı Kanunda herhangi bir cezai müeyyide öngörülmemiş olduğu, bu nedenle itirazın kabulüyle ...... Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Kurulun 25.11.2020 tarih ve 1 Sayılı lüzum-u muhakeme kararının bozulmasına, atılı suç nedeniyle şüpheli hakkında karar verilmesine yer olmadığına, dosyanın karar ekli olarak ......Üniversitesi Rektörlüğüne, kararın bir örneğinin itiraz edene gönderilmesine, 03.02.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

X- ) KARŞI OY

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Tanımlar" başlıklı 2. maddesinde soruşturmanın, Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre, kovuşturmanın, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 172. maddesinin 1. bendinde de Cumhuriyet savcısının, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vereceği hüküm altına alınmıştır.

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 53. maddesinin ( c ) bendinin 4. alt bendinde Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştayın İkinci Dairesinde verilen lüzum-u muhakeme kararına itiraz ile men-i muhakeme kararlarının kendiliğinden incelenmesi Danıştayın İdari İşler Kuruluna ait olduğu, diğer kurullarca verilen lüzum-u muhakeme kararına ilgililerce yapılacak itiraz ile men-i muhakeme kararları kendiliğinden Danıştay İkinci Dairesince ( 2575 Sayılı Danıştay Kanununun 42. maddesinin 2.6.2004 tarih ve 5183 Sayılı Kanun'un 12. maddesiyle değişik ( k ) bendi gereğince bu görev Danıştay Birinci Dairesine aittir. ) incelenerek karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda, 5271 Sayılı Kanun'un 172. ve devamı maddelerinde karar verilmesine yer olmadığına dair bir karar sonucunun bulunmadığı, 2547 Sayılı Kanun'un 53. maddesinde de yetkili kurullarca verilebilecek kararların niteliğinin gösterildiği, bu hükme göre yetkili kurulların sadece men-i muhakeme veya lüzum-u muhakeme yolunda kararlar alabilecekleri; men-i muhakeme kararının karar verilmesine yer olmadığı kararı ile anlam ve doğurduğu hukuki sonuç itibariyle aynı şey olduğu anlaşılmaktadır.

Kanunda tanımlanmış bir suçun işlenmediği veya işlenen suçla şüphelinin bir ilgisinin olmadığı ya da şüphelinin bir suç işlediğine dair yeterli delil elde edilemediği gibi durumlarda, soruşturma sonucunda; eğer şüpheli, 2547 Sayılı Kanun kapsamında ise hakkında yetkili kurul tarafından verilen men-i muhakeme kararının, genel hükümlere tabi ise 5271 Sayılı Kanuna göre Cumhuriyet savcısının verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararının gerekçesinde bu kararların neden verildiğinin sebepleri ve hukuki dayanakları açıkça anlatılmaktadır. Dolayısıyla şüpheliye isnat edilen eylemlerin Türk Ceza Kanununda suç olarak tanımlanmadığı ve suç oluşturmadığı veya şüphelinin suçla illiyet bağı olmadığı gerekçesiyle 2547 Sayılı Kanun uyarınca şüpheli hakkında verilen men-i muhakeme kararının şüpheliyi koruma amacıyla bozularak karar verilmesine yer olmadığı kararına çevrilmesinin herhangi bir anlamı veya hukuki gereği bulunmadığı gibi memur ceza soruşturmasında tahkikat usulünü benimsemiş olan 2547 Sayılı Kanun'un kendi terminolojisiyle uyuşmadığı da açıktır.

Bu bağlamda, şüpheliye isnat edilen 3628 Sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca sonu ( 0 ) ve ( 5 ) ile biten yıllarda mal bildirimlerini yenileyecekleri belirtilenlerin bildirimde bulunmamaları halinde 3628 Sayılı Kanunda herhangi bir cezai müeyyide öngörülmediği, bu nedenle atılı suçtan dolayı şüpheli hakkında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, itirazın kabulüyle .......f Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 25.11.2020 tarih ve 1 Sayılı lüzum-u muhakeme kararının bozulması, atılı suçtan şüpheli A. Ö. 'ın men-i muhakemesine karar verilmesi gerektiği oyuyla aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.


   
Alıntı
Konu Etiketleri

Cevap yaz

Yazar Adı

Yazar E-postası

Başlık *

 
Ön İzleme 0 Düzeltmeler Kayıtlı
Paylaş: