“Yolsuzlukla mücade...
 

“Yolsuzlukla mücadele başsavcısının yolsuzlukla ilgili reform çalışmasını eleştirmesi nedeniyle görev süresi bitmeden görevden alınması, yargı bağımsızlığına aykırıdır.”

1 Yazılar
2 Üyeler
0 Likes
298 Görüntüleme
hukuksalyardim
(@hukuksalyardim)
Illustrious Member Admin
Katılım: 4 yıl önce
Gönderiler: 2279
Konu başlatıcı  

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), 5 Mayıs 2020 tarihli Kövesi v. Romanya davasında, oybirliğiyle, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6 § 1 maddesinin (adil yargılanma hakkı) ve 10. maddesinin (ifade özgürlüğü hakkı) ihlal edildiğine karar vermiştir.

Dava, yolsuzluk alanındaki yasama reformları eleştirisini takiben, başvurucunun ikinci dönem görev süresinin bitiminden önce Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Başsavcılığı görevinden alınmasına ilişkindir. Başvurucu, bu karara itiraz etme olanağı bulunmadığını iddia etmiştir.

Mahkeme özellikle, başvurucunun görevinden alınmasına karşı mahkemede bir dava açmasının bir yolu bulunmadığını tespit etmiştir. Çünkü bu tür işlemlerle, başvurucunun yolsuzluk yasasındaki yasal değişiklikleri eleştirdiği için görevden haksızca alındığına ilişkin savunmasının esası değil, görevden alınmasına ilişkin cumhurbaşkanlığı kararnamesinin yalnızca şekli yönleri incelenebilmektedir.

Başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ihlal edilmiştir, çünkü büyük bir kamu yararı meselesinde görevlerini yerine getirirken yaptığı eleştiriler nedeniyle görevden alınmıştır. Yolsuzlukla mücadele başsavcısı olarak görevlerinden biri de, yargı, yargı bağımsızlığı ve yolsuzlukla mücadele üzerinde etkisi olabilecek yasama reformları hakkındaki görüşlerini ifade etmektir.

Zamanından önce görevinden alınmasının yargı bağımsızlığını koruma esas amacını boşa çıkardığı, yargıyı ve yargı bağımsızlığını etkileyen yasama reformları hakkındaki kamusal tartışmalara katılmada kendisinin, diğer savcıların ve hakimlerin üzerinde caydırıcı etki yaratmış olduğu ortaya çıkmıştır.

Kövesi v. Romanya, Başvuru no. 3594/19, Karar tarihi: 05.05.2020

 

Temel olgular

Başvurucu, Laura-Codruța Kövesi, 1973 doğumlu ve Bükreş’te (Romanya) yaşayan bir Rumen vatandaşıdır.

Kövesi ilk olarak Mayıs 2013’te üç yıllığına Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Başkanlığı (Direcţia Naţională Anticorupţie, “DNA”) başsavcısı olarak atanmıştır. O zamanki Adalet Bakanı ve Yargı Yüksek Konseyi (Consiliul Superior al Magistraturii, “CSM”) savcılar kurulu tarafından yapılan olumlu değerlendirmelerden sonra, Romanya Cumhurbaşkanı Nisan 2016’da kendisini Mayıs 2016’dan Mayıs 2019’a kadar ikinci bir dönem için yeniden atamıştır.

Aralık 2016’da yapılan milletvekili seçimleri sonucu, diğer hususların yanı sıra, yasayı onaylarken veya çıkarırken görevin kötüye kullanılmasının suç olmaktan çıkarılması da dahil olmak üzere, adalet sisteminde çeşitli yasal reformlar öneren yeni bir hükümet kurulmuştur. 2017 yılında kabul edilen yasama önlemleri, gösteriler ve uluslararası toplumdaki kaygı ifadelerinin yanı sıra DNA tarafından mevzuatın belirli bölümlerinin kabul edilmesi hakkında bir soruşturma başlatılmasına yol açmıştır.

Şubat 2018’de Adalet Bakanı, diğer hususların yanı sıra, DNA’nın faaliyeti ve başvurucunun yaptığı kamuoyu açıklamaları ile ilgili olarak kabul edilen üç Anayasa Mahkemesi kararına atıfta bulunarak, başvurucunun görevinden alınmasını teklif etmiştir. CSM’nin savcılar kurulu, Bakan’ın başvurucu hakkındaki eleştirilerini büyük ölçüde reddederek ve yönetiminin yetersiz olduğuna dair hiçbir kanıt bulmayarak, oy çokluğu ile başvurucunun görevden alınmasını onaylamayı reddetmiştir. Nisan 2018’de Romanya Cumhurbaşkanı’nın görevden alma kararını imzalamayı reddetmesi sonucu Başbakan tarafından Anayasa Mahkemesine şikâyette bulunulmuştur.

Mayıs 2018’de Anayasa Mahkemesi, diğer hususların yanı sıra, Cumhurbaşkanı’nın ve Anayasa Mahkemesi’nin Adalet Bakanı tarafından verilen teklifte öne sürülen nedenleri değerlendirmek için yetkili olmadığına karar vererek, Cumhurbaşkanı’na kararnameyi imzalamasını emretmiştir. Mahkeme ayrıca, idare mahkemelerinin yalnızca davada verilen idari kararın usulen hukuka uygunluğunu inceleyebileceğini açıklamıştır. Daha açık bir anlatımla, idare mahkemeleri tarafından idari kararın maksada uygunluğu değil, prosedürün hukuka uygunluğu incelenebilecektir.

Başvurucu, Temmuz 2018’de görevden alınmıştır.

Başvurucunun ihlal iddiaları

Sözleşme’nin 6 § 1 maddesine (adil yargılanma / adil duruşma hakkı) dayanarak, Kövesi, DNA başsavcılığı görevinden disiplin kararıyla alınmasıyla ilgili haklarını savunmak için mahkemeye erişiminin reddedildiğinden şikayetçi olmuştur.

10. madde (ifade özgürlüğü) uyarınca, yargıyı etkileyen yasama reformları konusunda mesleki sıfatı dahilinde görüşlerini kamuya açıkladıktan sonra görevinin sonlandırıldığını iddia etmiştir.

Ayrıca, Sözleşme’nin 6 § 1. maddesi ve 10. maddesi ile birlikte 13. madde (etkili başvuru hakkı) uyarınca şikâyette bulunmuştur.

Başvuru, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne 28 Aralık 2018 tarihinde yapılmıştır.

Mahkeme’nin Kararı

Madde 6 § 1

Mahkeme, ilke olarak, Vilho Eskelinen ve Diğerleri’nde belirtildiği gibi, iki koşul yerine getirilmediği sürece, devlet görevlileri ile Devlet arasındaki anlaşmazlıkların 6. maddenin kapsamına girdiğini yinelemiştir. Koşullar, mevzuatın uyuşmazlığı çözmek için bir mahkemeye erişimi açıkça hariç tutması ve hariç tutmanın devletin menfaatini ilgilendiren nesnel gerekçelere dayanmasıdır.

Hükümet’in, başvurucunun davasını idare mahkemesine götürmeyerek iç hukuk yollarını tüketmediğine dair savunması teyit etmektedir ki Kövesi’nin davasında böyle açık bir hariç tutma bulunmamaktadır.

Ayrıca, bu davadaki herhangi bir hariç tutma haklı bir gerekçeye dayanmamaktadır: Sadece bağımsız bir yargı organının gözetimi, yargı mensuplarını yürütme yetkisinin keyfiliğinden koruyabilmekteyken, DNA başsavcısının görevden alınma sürecinde adli kontrolün yokluğunun, Devletin menfaatine olması mümkün değildir.

Mahkeme, bu nedenle, 6. maddenin Kövesi’nin davasına medeni haklarına ilişkin olarak uygulandığı sonucuna varmıştır.

Mahkeme, esasa ilişkin soruyla ilgili olarak, Hükümet’in, başvurucunun davası hakkında adli bir inceleme yapılmadığı olgusuna itiraz etmediğini kaydetmiştir. Aksine, başvurucunun, özellikle Adalet Bakanı’nın görevden alınmasına zemin hazırlayan raporuna, CSM kararına veya Cumhurbaşkanı’nın görevden alma kararnamesine karşı idari mahkemelere başvurmayarak çeşitli mevcut iç hukuk yollarını tüketmediğini ileri sürmüştür.

Ancak Mahkeme, Bakan’ın raporunun kendi başına bir etki oluşturmayan bir ön işlem olarak kabul edildiğinin Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiğini kaydetmiştir. Ayrıca, Hükümet tarafından sunulan belgeler, sivil toplum kuruluşlarının, Bakan’ın raporuna mahkemede itiraz etmeye çalıştıklarını ancak bu girişimlerinin başarıyla sonuçlanmadığını göstermiştir. CSM kararına gelince, raporun lehine olmasından dolayı başvurucunun ona karşı çıkmakta hiçbir yararı bulunmamaktadır.

Buna ek olarak, Anayasa Mahkemesi, cumhurbaşkanlığı kararnamesine karşı herhangi bir iddianın, idari mahkemede yalnızca kararnamenin kabul edilmesinde şekli usullere uyulup uyulmadığının değerlendirilmesine yol açabildiğini, oysa başvurucunun şikâyetinin, kararnamenin esasının ve içerik itibariyle yasaya uyguluğunun incelenmesini gerektirdiğine karar vermiştir.

Bu nedenle Mahkeme, başvurucunun gerçekten meydan okumayı amaçladığı hususa, yani DNA başsavcısı görevinden alınmasının nedenlerine etkili bir şekilde karşı çıkabilmek için mevcut bir iç hukuk yoluna sahip olduğuna ikna olmamıştır.

Mahkeme, bir bireyin medeni haklarına müdahalenin hukuka uygunluğuna ilişkin ciddi ve gerçek bir uyuşmazlığın, o kişiye “bu iç hukuk sorununun bir mahkeme tarafından tayin edilmesi” hakkı kazandırdığını vurgulamıştır. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği belgeleri, yürütme ve yasama organından bağımsız bir makamın müdahalesi de dahil olmak üzere, savcıların görevden alınmasında veya görevine son verilmesinde usul adaletine artan bir önem atfetmiştir.

Mahkeme, Hükümet’in iç hukuk yollarının tüketilmemesi konusundaki itirazını reddetmiş ve başvurucunun davasının değerlendirilmesi konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından belirlenen kesin sınırlar nedeniyle davalı Devletin, başvurucunun mahkemeye erişim hakkının özünü bozduğu sonucuna varmıştır. Dolayısıyla Kövesi’nin mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiştir.

Madde 10

Mahkeme, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkını kullanması ile yetkisine son verilmesi arasında bir illiyet bağı olduğuna dair prima facie kanıtı (ilk görünüş delili) bulunduğunu tespit etmiştir. Başvurucunun görevden alınmasına ilişkin Hükümet tarafından sunulan diğer gerekçeler ikna edici değildir. Dolayısıyla başvurucunun görevine son verilmesi, ifade özgürlüğü hakkına bir müdahale olmuştur.

Mahkeme daha sonra, analizinde, Hükümet’in başvurucuyu görevden alma eyleminin madde 10 § 2 kapsamındaki bir müdahalenin gerekçelerinden olan meşru bir amaç ya da “zorunlu toplumsal gereksinim” gözetmiş olması konusuna odaklanmıştır.

Meşru amaç

Mahkeme, Adalet Bakanı’nın, başvurucunun yasama önerilerini eleştirmesinden ve ikincil mevzuat ile ilgili olarak kendisini de kapsayan cezai soruşturmalar açmasından sonra, görevinden alınması sürecini başlattığını kaydetmiştir. Adalet Bakanı, başvurucunun görevinden alınmasının bir nedeni olarak hukukun üstünlüğünün korunması gereğini göstermiştir. Adalet Bakanı ayrıca, başvurucunun davranışının Romanya’yı ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde endişe konusu yapan bir kriz yarattığını iddia etmiştir.

Mahkeme, bu kaygının, iddia edilenin aksine, başvurucunun görevden alınmasıyla ilgili olduğunu gözlemlemiştir.

Mahkeme, ayrıca, söz konusu tedbirin hukukun üstünlüğünün veya başka herhangi bir meşru amacın korumasına hizmet ettiğini gösteren hiçbir kanıt sunulmadığını değerlendirmiştir. Bu tedbir, başvurucunun daha önce ifade özgürlüğü hakkını kullanmasının bir sonucu olmuştur. Hükümet, söz konusu müdahale için herhangi bir meşru amaç sunmamıştır.

Mahkeme bu nedenle müdahalenin meşru bir amaç izlediğini kabul edememektedir.

Böyle bir sonuç genellikle 10. madde kapsamındaki şikâyet incelemesini sona erdirmekle birlikte, Mahkeme müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını değerlendirmeye karar vermiştir.

Demokratik bir toplumda gereklilik

Mahkeme, başvurucunun söz konusu yorumları DNA başsavcısı olarak mesleki sıfatı dahilinde yaptığını kaydetmiştir. Ayrıca yasal gücünü, mevzuatın çok tartışılan bölümleri ile bağlantılı olarak Hükümet üyeleri tarafından işlenen yolsuzluk suçları şüpheleriyle ilgili soruşturmalar başlatmak ve kamuyu bu soruşturmalar hakkında bilgilendirmek için kullanmıştır. Başvurucu ayrıca görüşlerini doğrudan medyada veya mesleki toplantılarda dile getirmiştir.

Mahkeme, ulusal yolsuzlukla mücadele savcılığının başı olarak, görev ve sorumlulukları yargı ve yargı bağımsızlığı üzerinde etkisi olması muhtemel yasama reformları hakkındaki ve daha belirgin olarak, departmanı tarafından yürütülen yolsuzlukla mücadele konusundaki görüşlerini ifade etmek olan başvurucunun makamına özel önem vermiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, savcıların yasa, adalet yönetimi ve insan haklarının geliştirilmesi ve korunmasına ilişkin konularda kamusal tartışmalara katılma hakkına sahip olması gerektiğini ve kamu görevlilerini, başta yolsuzluk olmak üzere, işledikleri suçlar hakkında herhangi bir engel olmaksızın kovuşturabilecek bir konumda bulunmaları gerektiğini kabul etmiştir.

Ayrıca, başvurucunun açıkça büyük kamu yararı gözeten konular üzerine bir tartışma kapsamında yer alan konumu ve ifadeleri, ifade özgürlüğü için yüksek derecede koruma ve davalı Devletin herhangi bir müdahalesinin sıkı bir şekilde incelenmesini gerektirmiştir. Devlet, bu tür müdahalelerle ilgili olarak sadece sınırlı bir takdir yetkisine (“dar bir takdir payı”) sahiptir.

Mahkeme, başvurucunun görevden alınmasının ve bunu haklı kılan gerekçelerin, Devlet iktidarının bağımsız bir kolu olarak yargı işlevinin mahiyetine ve -Avrupa Konseyi’ne ve diğer uluslararası belgelere göre- yargı bağımsızlığının sürdürülmesi için kilit bir unsur olan savcıların bağımsızlığı ilkesine verilmesi gereken özel önem ile bağdaşmayacağını tespit etmiştir. Dolayısıyla, başvurucunun görevinden erken alınmasının, yargının bağımsızlığını koruma esas amacını boşa çıkardığını ortaya çıkmıştır.

Önlemin şiddetinin, yargıyı etkileyen yasal düzenlemeler ve daha genel olarak yargının bağımsızlığı ile ilgili konularda kamusal tartışmalara katılma konusunda, sadece başvurucuyu değil, diğer savcıları ve hakimleri de etkileyen caydırıcı bir “soğutma etkisine” sahip olması muhtemeldir.

Mahkeme ayrıca, 6. madde kapsamındaki bulgularına atıfta bulunarak, başvurucunun ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalara, istismara karşı etkili ve yeterli güvencelerin eşlik etmediğine karar vermiştir.

Başvurucunun DNA başsavcılığı görevinden alınması, bu nedenle 10 § 2 maddesinde listelenen meşru amaçların hiçbirini takip etmemiştir ve “demokratik bir toplumda gerekli” değildir. Bu nedenle, 10. madde ihlal edilmiştir.

Diğer Maddeler

6. madde kapsamındaki sonuçları dikkate alındığında, Mahkeme, 13. madde kapsamında ayrı bir mesele ortaya çıkmadığını tespit etmiştir.

Adil tazmin (Madde 41)

Başvurucu adil tazmin talebinde bulunmamıştır ve Mahkeme bu nedenle kendisine herhangi bir meblağ verilmesi yönünde bir gereksinim bulunmadığını değerlendirmiştir.

Karar, sadece İngilizce olarak mevcuttur.

[1] Sözleşme’nin 43 ve 44. Maddeleri uyarınca, bu Daire kararı nihai değildir. Teslimini izleyen üç aylık süre boyunca, herhangi bir taraf davanın Mahkeme’nin Büyük Daire’sine havale edilmesini talep edebilir. Böyle bir talepte bulunulursa, beş hakemden oluşan bir heyet davanın ileri incelemeyi hak edip etmediğini değerlendirir. Bu durumda, Büyük Daire davaya bakacak ve nihai bir karar verecektir. Sevk talebi reddedilirse, Daire kararı o gün kesinleşir.

Bir karar kesinleştikten sonra, icrası için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine gönderilir. İcra süreci hakkında daha fazla bilgiyi burada bulabilirsiniz: www.coe.int/t/dghl/monitoring/execution

https://anayasagundemi.com/2020/05/23/ihamin-kovesi-v-romanya-kararinin-ozet-cevirisi-yolsuzlukla-mucadele-bassavcisinin-yolsuzlukla-ilgili-reform-calismasini-elestirmesi-nedeniyle-gorev-suresi-bitmeden-gorevden-alinmasi-yargi-bagi/amp/?__twitter_impression=true

Bu konu 4 yıl önce tarafından hukuksalyardim tarihinde düzenlendi

   
Alıntı

Cevap yaz

Yazar Adı

Yazar E-postası

Başlık *

Ön İzleme 0 Düzeltmeler Kayıtlı
Paylaş: