Yasadışı olmayan ku...
 

Yasadışı olmayan kurumlara üye olmanın terör örgütü üyesi sayılmaya delil olarak kabul edilemez

1 Yazılar
1 Üyeler
0 Likes
136 Görüntüleme
hukuksalyardim
(@hukuksalyardim)
Illustrious Member Admin
Katılım: 4 yıl önce
Gönderiler: 2279
Konu başlatıcı  

Bir örgütlenme içinde yer almanın terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek bir husustur. Bununla birlikte örgütlerin düzenlemiş oldukları etkinliklere katılma ve bu etkinliklerde slogan atma, pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması da ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ışığında Anayasa'nın 33. maddesi çerçevesinde ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Dolayısıyla mevcut başvurunun çözümlenmesinde, söz konusu özgürlüğün kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup konulamadığı değerlendirilecektir. TÜRKİYE CUMHURİYETİANAYASA MAHKEMESİİKİNCİ BÖLÜM KARART. Y VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU(Başvuru Numarası: 2014/12717)Karar Tarihi: 8/1/2020İKİNCİ BÖLÜMKARARBaşkan : Recep KÖMÜRCÜÜyeler : Celal Mümtaz AKINCI Muammer TOPAL M. Emin KUZ Recai AKYEL Raportör : Ömer MENCİKBaşvurucular : I. BAŞVURUNUN KONUSU1. Başvuru, yasadışı olmayan kurumlarla olan ilişkilerin ve bu kurumların düzenledikleri bazı etkinliklere katılma, bu etkinliklerde slogan atma ve pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyette delil olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün; tabiî hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede uzun sayılacak bir sürede yargılamalarının yapılmış olması, bu yargılama sırasında delillerin ve mütalaaların taraflarına bildirilmemesi ve temyiz incelemesinin duruşmasız yapılması nedenleriyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.II. BAŞVURU SÜRECİ2. Başvurular 24/7/2014, 25/7/2014, 1/8/2014 ve 7/8/2014 tarihlerinde yapılmıştır. 3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. 5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.6. 2014/13593, 2014/13594 ve 2014/13644 numaralı başvuru dosyalarının konu yönünden irtibat nedeniyle 2014/12717 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/12717 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir. 7. 2014/12717 numaralı başvuru ile birleşen 2014/13593 ve 2014/13644 numaralı başvurularda başvuru belgelerinin birer örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. İncelemenin yürütüldüğü 2014/12717 numaralı başvuruda Bakanlıktan görüş istenmiş olması ve birleşen 2014/13594 numaralı başvurunun konu bakımından aynı olması gözönünde bulundurularak bu dosya yönünden ayrıca Bakanlıktan görüş istenmesine gerek görülmeyerek başvurunun incelenmesine geçilmiştir.8. Başvurucu Yasin Urhan haricindeki başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuşlardır. III. OLAY VE OLGULAR9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:10. Başvurucular İlker Tatlıpınar, Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar Sağaltıcı, Muhsin Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül, Gökben Keskin, Yasin Urhan ve Tüncay Yıldız sırasıyla 1976, 1984, 1982, 1981, 1983, 1975, 1985, 1963, 1981, 1986, 1979 ve 1965 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Hatay'da ikamet etmektedir.11. Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu Yasin Urhan hakkında terör örgütü kurma veya yönetme; diğer başvurucular hakkında ise terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında başvuruculardan Gökben Keskin, Muhsin Çobanoğlu ve Arzu Ceylan Oral hakkında gözaltı ya da tutuklama tedbirine başvurulmamış, diğer başvurucular ise bir ile beş gün arasında değişen sürelerle gözaltına alınmışlardır. Gözaltına alınan başvuruculardan Yasin Urhan, İlker Tatlıpınar, Nevfel Avcı ve Şenol Sağaltıcı hakkında tutuklama tedbirine başvurulmuş; diğer başvurucular ise serbest bırakılmışlardır. Tutuklanan başvuruculardan Yasin Urhan tutuklandığı gün, diğer başvurucular ise tutuklama tarihinden iki gün sonra tahliye edilmişlerdir. Cumhuriyet savcısı 15/11/2006 tarihli iddianamesi ile başvurucu Yasin Urhan'ın terör örgütü kurma veya yönetme; diğer başvurucuların ise terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. 12. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 19/2/2008 tarihinde, başvurucuların terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Mahkeme, gerekçeli kararına başvurucuların da aralarında bulunduğu sanıklar hakkında yapılan soruşturma ve kovuşturmanın hangi sebeplere dayandığına ilişkin arka plan açıklaması yaparak başlamıştır. Yapılan arka plan açıklamasının ilgili kısmı şöyledir: "MLKP [Marksist Leninist Komünist Parti] silahlı terör örgütüne yönelik olarak ülke genelinde yapılan operasyonlarda ele geçen örgütsel dökümanlar irdelendiğinde, örgütün dernek, sendika, vakıf, çeşitli gazete ve dergiler aracılığıyla örgütün propagandasının yapıldığı; çeşitli faaliyetler yapıldığı, bunların örgütün merkez komitesi tarafından yönetildiği, Hatay'da faaliyet gösteren ESP [Ezilenlerin Sosyalist Platformu] ve SGD'nin [Sosyalist Gençlik Derneği] de MLKP terör örgütünün uzantısı olarak faaliyet yürüttüğü, bu oluşumların 2005, 2006 yllarında 21 Mart Nevruz ve 1 Mayıs işçi bayramı kapsamında etkinlikler yapıp, pankartları astıkları, örgüt ve çatışmalarda ölen örgüt üyeleri lehine sloganlar atıp, cenaze törenleri düzenledikleri ve bu eylemleri SGD ve ESP çatısı altında yaptıkları... Emniyet Genel Müdürlüğünden MLKP'nin SGD ve ESP ile ilgili irtibata dair göndermiş oldğu 66 sayfa bilgi formu incelenmesinde; MLKP terör örgütünün tüzüğünde; örgütün çizgisi ve kararları doğrultusunda faaliyet gösterecek yerel örgütler oluşturacağı ve bu oluşumların MLKP çizgisinde çeşitli yayınlar çıkarabileceği, legal alanda söz konusu oluşumları vasıtasıyla sempatizan kadrolarını şuurlandırarak propaganda çalışmaları yapacaklarının belirlendiği, bu amaç doğrultusunda örgüte yönelik operasyonlarda ele geçirilen örgütsel dökümanların tüzükte belirtildiği şekilde legal alanlarda faaliyet yapıldığı, bu çalışmaların yazılı ve görsel basında, sendikalarda dernek ve vakıflarda, sanat ve kültür evlerinde yoğunlaştığı, bunların başında SGD, ESP, EKD, Atılım Gazetesi, Dayanışma Gazetesi, Sanat ve Hayat Gazetesi gibi oluşumların olduğu. Bu oluşumlardan özellikle SGD ve ESP'nin eylem ve stratejilerinde kullanılan temaların, temaların işleyiş tarzı ve zamanlamasının MLKP ile paralellik ve eş zamanlılık gösterdiği, MLKP terör örgtü içerisinde eylem ve faaliyet gösterirken güvenlik güçleri ile çatışmaya girip ölen ya da cezaevlerinde ölüm oruçlarına girerek burada ölen örgüt mensuplarını şehit olarak nitelendirip, sahip çıktıkları, SGD ve ESP'ye yönelik yapılan operasyonlarda ele geçen dökümanların MLKP terör örgütüne ait dökümanlar olduğu; SGD'nin MLKP'nin gençlik yapılanması olan KGÖ (Komünist Gençlik Örgütü) nün legal bir oluşumu ve derneği olup, Gençlik üzerinde çalışma yaptığı, derneğin asıl amacının şahısları önce SGD üyesi yapmak daha sonra da ESP ye aktarmak, bu aşamadan sonra da MLKP terör örgütünün illegal yapılanması olan FESK (Fakirlerin ve Ezilenlerin Silahlı Kuvvetleri) MLKP/KGÖ (MLKP Komünist Gençlik Örgütü) ve Kürdistan örgütü içerisinde silahlı faaliyet göstermek üzere yapılanmaya yönelik olduğu ve bu oluşumların MLKP terör örgütünün legal yapılanmaları olduğu..."13. Kararda, bu arka plan açıklamasından sonra başvurucuların eylemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Bu açıklamaların ilgili kısmı şöyledir: "...Sanıkların bu oluşumlara gidip geldikleri ve üye oldukları, mitinglerine katılıp, MLKP örgütü ve lehine sloganların atılması, pankart taşınması eylemlerine katıldıkları böylece sanıklar Yasin Urhan, A.U., Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, İlker Tatlıpınar, Ali Nazlıgül, Hayrettin Arslan, Pınar Sağaltıcı, S.T., Tüncay Yıldız, Muhlis [Muhsin] Çobanoğlu, Gökhan [Gökben] Keskin, Ç.S., Arzu Ceylan Şabo [Oral], C.K. ve Y.A.'ın MLKP nin alt seksiyonu olan SGD ve ESP'nin üyeleri oldukları ve eylemleri ile 3713 sk.nun 2/2 md. de nazara alındığında sanıkların eylemlerinin sabit olduğu Her ne kadar sanık Yasin Urhan hakkında örgüt üyeliğinden dava açılmış ise de bu sanığın MLKP içerisinde yeni bir oluşum içerisine girdiği ancak bu eylemin henüz gerçekleşmediği anlaşıldığından bu sanık hakkında örgüt kurma ve yönetme suçundan değil sadece oluşan eylemleri nazara alınarak örgüt üyeliğinden ceza verilmesi kanaatine varılmıştır...."14. Terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyete ilişkin kararı başvurucuların temyiz etmesi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 22/4/2014 tarihinde onanmıştır. 15. Başvurucular, karardan 17/7/2014 ve 20/7/2014 tarihlerinde haberdar olduklarını belirtmişlerdir. 16. Başvurucular 24/7/2014, 25/7/2014, 1/8/2014 ve 7/8/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır. IV. İLGİLİ HUKUK17. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal (GK), B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39.V. İNCELEME VE GEREKÇE18. Mahkemenin 8/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:A. Örgütlenme Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü 19. Başvurucular; yasal kurumlarla olan ilişkilerinin ve bazı yasal etkinliklere katılmalarının terör örgütü üyeliği suçunun delili olarak değerlendirilemeyeceğini, kararda örgüt üyesi olduklarının iddia edilmesine rağmen örgütün yapısına bilerek dâhil oldukları hususunda yeterli bir açıklamaya yer verilmediğini iddia etmişlerdir.20. Başvurucular ayrıca Dayanışma dergisi ve Atılım gazetesinin yasalara uygun faaliyet gösteren yayın kuruluşları; Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Sosyalist Gençlik Derneği (SGD) ve Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) isimli kuruluşların ise yasal örgütlenmeler olduğunu, adı geçen yayın ve örgütlenmelerin terör örgütleriyle bağlantısı olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmadığını, hatta bu kurumların bir kısmının varlığını devam ettirdiğini belirterek ifade ve örgütlenme özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. 21. Bakanlık, bu şikâyete ilişkin olarak 2014/12717, 2014/13593 ve 2014/13644 numaralı başvurularda görüşlerini ayrı ayrı bildirmiştir. 2014/12717 başvuru numaralı dosyada Bakanlık, başvurucular hakkındaki soruşturma ve kovuşturma sürecine ilişkin bazı bilgiler vererek bu açıklamaların Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sırasında dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir.22. 2014/13593 numaralı dosyada Bakanlık; ilk derece mahkemesinin ESP ve SGD'nin Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) terör örgütünün uzantısı olduğu sonucuna vardığını, bu kanaate varırken polis fezlekesi, arama ve elkoyma sonucunda elde edilen deliller ve sanıkların ifadesine dayandığını belirtmiştir. Bakanlık ayrıca ilk derece mahkemesinin başvurucu Tüncay Yıldız'ın eylemlerini dikkate alarak MLKP terör örgütüne üye kazandırmayı amaçladığını, başvurucunun da üyesi olduğu SGD'nin gençler üzerine çalışmalarda bulunarak bu kişileri ESP'ye yönlendirdiğini, bu örgütlenmeler üzerinden ise kişilerin MLKP üyesi olmalarının sağlandığını belirttiğini bildirmiştir.23. Bakanlık, başvurucuların örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru bir amacının bulunduğunu da belirterek bu açıklamaların dikkate alınmasının uygun olacağını ifade etmiştir.24. Bakanlık 2014/13644 numaralı dosyada ise; ilk derece mahkemesinin başvurucuyu bazı gösterilerdeki faaliyetleri nedeniyle cezalandırmadığını, ancak başvurucunun şiddet olaylarının yaşandığı ve terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını, onun örgüt üyeliğini açıklayan faaliyetlerden biri olarak ve böylece eylemlerinin sürekliliğini göstermek için kullandığını belirtmiştir. Bakanlık ayrıca şiddet eylemlerine başvurulmasıyla barışçıl niteliğini kaybetmiş ve terör örgütünün çağrısı üzerine yapılan, terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösterilere başvurucunun katılmış olmasını ilk derece mahkemesinin delil olarak kabul edebileceğini bildirmiştir.25. Bakanlık ayrıca, şiddetin devamına ve artmasına destek olacak tarzda hareket ettiğini belirttiği başvurucunun cezalandırılmasının acil bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını, ilk derece mahkemesinin toplumun terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı arasında adil bir denge kurduğunu belirterek, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur.26. Başvurucu Yasin Urhan haricindeki başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, başvuru formlarında belirtilen açıklamalara benzer nitelikte açıklamalarda bulunmuşlardır.2. Değerlendirme27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların şikâyeti; yasal örgütlerle olan ilişkilerinin ve bu yasal örgütlerin düzenlediği etkinliklere katılma, bu etkinliklerde slogan atma, pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasıdır. 28. Bir örgütlenme içinde yer almanın terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması örgütlenme özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek bir husustur. Bununla birlikte örgütlerin düzenlemiş oldukları etkinliklere katılma ve bu etkinliklerde slogan atma, pankart taşıma gibi eylemlerin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak değerlendirmeye alınmış olması da ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı ışığında Anayasa'nın 33. maddesi çerçevesinde ve örgütlenme özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Dolayısıyla mevcut başvurunun çözümlenmesinde, söz konusu özgürlüğün kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemlerin başvurucuların terör örgütü üyesi olma suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulup konulamadığı değerlendirilecektir. a. Kabul Edilebilirlik Yönünden29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.b. Esas Yönündeni. Müdahalenin Varlığı30. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Bu doğrultuda bir ceza yargılamasında isnat edilen suçun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). 31. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Metin Birdal (aynı kararda bkz. § 48) kararında; kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükler üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğini, dolayısıyla bu konunun Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kaldığını ifade etmiştir.32. Bu nedenle somut olayda başvurucuların örgütlenme özgürlüğü kapsamında kalan eylemlerinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak kabul edilmesi ile başvurucuların söz konusu haklarına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir.ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı33. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 33. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”34. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 33. maddesinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. (1) Kanunilik 35. Müdahaleye dayanak olan 2/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. ve 314. maddelerinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.(2) Meşru Amaç36. Başvuruya konu müdahalenin Anayasa’nın 33. maddesinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.(3) Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk (a) Demokratik Toplumda Örgütlenme Özgürlüğünün Önemi37. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmekte olup bu özgürlük, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlamaktadır. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü; düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 §§ 30-32; Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, §§ 41, 42; Ahmet Parmaksız [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, §§ 70-72).(b) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması38. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyette delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).(c) Terör Örgütü Üyeliği Suçu Bağlamında Yarışan Değerler Arasında Denge Kurulması39. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61). 40. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71). 41. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin fikirlerinin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).42. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olma suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı koruma şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).43. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin, kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerini terör örgütünün üyesi olma suçundan verdikleri mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır (Metin Birdal, § 72). 44. Dolayısıyla, incelenen başvuruda da örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği incelenecektir.45. Somut olayda, başka bir soruşturma kapsamında elde edilen dijital materyallerdeki bilgi ve belgelerden yola çıkılarak başvurucular ile diğer bazı kişiler hakkında MLKP terör örgütüne üye oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatılmış; ilk derece mahkemesi, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucuların MLKP terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. 46. Başvurucular tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucuların mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeler yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelendiğinde, başvurucuların MLKP'nin bir terör örgütü olduğu kabulüne bir itirazlarının olmadığı görülmektedir. Ancak başvurucular, olayların meydana geldiği tarihlerde yasal olarak faaliyet gösteren ve kendilerinin mensubu olduğu örgütlerin gerçekleştirdiği faaliyetlere katılmış olmalarının terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyette delil olarak kullanılmasından dolayı örgütlenme özgürlüklerinin ihlal edildiğinden şikâyet etmektedir.47. Olayların yaşandığı tarihte ESP ve SGD'nin yasal kuruluşlar olduğu ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmektedir. Ancak ilk derece mahkemesi, bu örgütlenmelerin MLKP terör örgütünün yasal zeminde faaliyet yürüten örgütlenmeleri olduğunu ve doğrudan örgütün amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüklerini ifade etmiştir. İlk derece mahkemesi bu çıkarımı yaparken, Emniyet Genel Müdürlüğünün, bahsi geçen örgütlenmelerin terör örgütü ile bağlantısı olduğu yönündeki bir raporuna dayandığını belirtmiştir. 48. Gerekçeli karar, kurulan hükmün dayanaklarının tatminkâr bir şekilde açıklanmasını amaçlar (Yılmaz Çelik, § 42). İlk derece mahkemesi; bir yandan SGD ve ESP'nin yasal örgütlenmeler olduğunu kabul ederken diğer yandan da terör örgütünün uzantısı olduğunu kabul etmiştir. Buna karşın ilk derece mahkemesi, bir örgütün hangi surette hem yasalar çerçevesinde faaliyette bulunmasının hem de terör örgütünün uzantısı olmasının mümkün olduğu hususunda tatminkâr bir açıklamada bulunmamış; bir diğer deyişle kararında bu konuda ilgili ve yeterli bir gerekçeye yer vermemiştir. 49. Diğer yandan ilk derece mahkemesi, bir emniyet raporuna dayanarak MLKP terör örgütünün SGD ve ESP örgütlenmeleri altında yasal olmayan birçok faaliyette bulunduğunu belirtmiştir. Buna karşılık kararda, SGD ve ESP'nin MLKP'nin amaçları doğrultusunda hareket ettiğine ilişkin delillerin neler olduğu gösterilmemiş; SGD ve ESP'nin yasal olmayan faaliyetlerine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir. Kararda ayrıca başvurucuların SGD ve ESP'nin -ilk derece mahkemesinin kabul ettiği- MLKP terör örgütüne müzahir bir örgüt olduğunu bilip bilmediği hususunda herhangi bir açıklama yapılmamış, başvurucuların SGD ve ESP içinde yer alarak hangi surette MLKP terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettikleri konusunda da bir değerlendirmede bulunulmamıştır. 50. İlk derece mahkemesi, başvurucuların bahsi geçen örgütlerin düzenlemiş olduğu toplantılara katılmalarını mahkûmiyet kararına dayanak almıştır. Buna karşın Mahkeme, bu toplantılar hakkında herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Mahkeme, söz konusu toplantıların barışçıl niteliğini kaybettiğini de örgüt talimatı doğrultusunda ve örgüt propagandası yapmak amacıyla düzenlendiğini de belirtmemiştir. 51. İlk derece mahkemesi, başvurucuların örgüt üyeliklerine ilişkin her biri bir parçayı açıklayan, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren ve delil olarak kabul edilen faaliyetlerini ve davranışlarını birleştirerek olayın bütününün anlaşılmasını sağlamamış; söz konusu SGD ve ESP adlı örgütlenmeler içinde yer alma şeklindeki rollerinin onların MLKP terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi istekleriyle ve bilerek dâhil olduklarına dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koyamamıştır. İlk derece mahkemesi başvurucuların terör örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olduklarını gösteren delilleri birlikte inceleyerek temel haklar kapsamında kalan her bir delili terör örgütünün amacı, niteliği, bilinirliği, kullandığı şiddetin türü ve yoğunluğu ile somut olayın ilgili diğer koşullarını dikkate alarak değerlendirmemiştir. 52. Mahkeme, başvurucuların temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyamamış; böylece örgütlenme özgürlüğü üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda Mahkeme, başvurucuların şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.53. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların örgütlenme özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Somut başvuruda, Anayasa'nın 33. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia54. Yasin Urhan haricindeki başvurucular, yargılamanın sekiz yıl devam ettiğini, davanın niteliği itibarıyla basit ve karmaşık olmaması hususu dikkate alındığında adil yargılanma hakkı bağlamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. 55. Bireysel başvuru sonrasında, 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.56. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların, başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.57. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolunun ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğunu değerlendirmiştir. Buna göre Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-36).58. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. 59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.2. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma ile Duruşmalı Yargılanma Haklarının ve Çelişmeli Yargılama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia60. Yasin Urhan haricindeki başvurucular, tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulmuş özel yetkili bir mahkemede yargılandıklarını, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması hakkından yoksun bırakıldıklarını, yargılama aşamasında toplanan deliller ve sunulan mütalaalar hakkında kendilerine bir bilgi verilmediğini ve bu hususlarda görüş bildirme olanağının tanınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. 61. Somut başvuruda örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından bu şikâyetlerin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden62. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası şöyledir: “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir… (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”63. Başvurucular, yeniden yargılanma yapılması ve tazminat talebinde bulunmuşlardır.64. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri, B.No: 2016/12506, 7/11/2019).65. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin, yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57). 66. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri, §§ 57-59, 66-67).67. İncelenen başvuruda, bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetlerinde delil olarak kullanılmasının başvurucuların örgütlenme özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. 68. Bu durumda örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.69. İhlal tespitinin yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından ayrıca tazminata hükmedilmesine gerek görülmemiştir. 70. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 412,20 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.412,20 TL yargılama giderinin başvurucular İlker Tatlıpınar, Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar Sağaltıcı, Muhsin Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül ve Tüncay Yıldız'a müştereken; birleşen 2014/13644 başvuru numaralı dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin başvurucu Gökben Keskin'e, birleşen 2014/13594 başvuru numaralı dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin ise başvurucu Yasin Urhan'a ödenmesine karar verilmesi gerekir.VI. HÜKÜMAçıklanan gerekçelerle;A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, 2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin diğer iddiaların incelenmesine GEREK BULUNMADIĞINA, 3. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,B. Anayasa’nın 33. maddesinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,C. Kararın bir örneğinin örgütlenme özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın devredildiği Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2006/1, K.2008/1) GÖNDERİLMESİNE, D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,E. 412,20 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.412,20 TL yargılama giderinin başvurucular İlker Tatlıpınar, Erdal Tunç, Nevfel Avcı, Şenol Sağaltıcı, Pınar Sağaltıcı, Muhsin Çobanoğlu, Arzu Ceylan Oral, Hayrettin Arslan, Ali Nazlıgül ve Tüncay Yıldız'a müştereken; birleşen 2014/13644 başvuru numaralı dosyadaki 206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin başvurucu Gökben Keskin'e, birleşen 2014/13594 başvuru numaralı dosyadaki 206,10 TL harç ve 3.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.206,10 TL yargılama giderinin ise başvurucu Yasin Urhan'a ÖDENMESİNE,F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. Başkan Üye Üye Recep KÖMÜRCÜ Celal Mümtaz AKINCI Muammer TOPAL Üye Üye M.Emin KUZ Recai AKYEL


   
Alıntı
Konu Etiketleri

Cevap yaz

Yazar Adı

Yazar E-postası

Başlık *

 
Ön İzleme 0 Düzeltmeler Kayıtlı
Paylaş: